Mutlak bir gerekliliğe duyulan güçlü bir inanç kaygı yaratır. Çünkü gerçekte (özellikle de belli koşullar altında) varolması gerektiğini söylediğiniz şeyin varolmaması kuvvetle muhtemeldir ve bu da sizin kendinizi mahvolmuş hissetmenize yol açar. ”İnsanlar her zaman beni içtenlikle sevmeliler” dediğinizde, öyle bir durum yaratırsınız ki insanlar sizi sevmediklerinde yalnızca üzüntü ve pişmanlık duymakla kalmaz, tam bir umutsuzluğa düşersiniz. Çünkü bu ifadeyle söylediğiniz şey şudur: ”İnsanlar beni sevmekten vazgeçerlerse, tamamen yetersiz bir insan olurum, kendimi kabul edemem ve zevkli bir yaşam süremem”. Bu düşünceye inanmak sadece mutluluğunuzun bir bölümü riske atmış olmayla değil, tüm mutluluğunuzu yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalmanıza sebep olabilir. İnsanlarla olan ilişkilerinizde ”başarısız” olma korkusuyla iletişim kalıplarınızın değişmesine sebep olabilir. Bu düşüncesinin yolcuşuğu şu şekle bürünebilir: ”İnsanlar şu anda beni gerçekten seviyorlar. Ne güzel! Bu beni harika bir insan yapar!” dediğinizde, neredeyse kaçınılmaz olarak ”Ya yarın beni sevmezlerse? Ne korkunç!” O zaman değersiz bir insan olurum” diye düşünmeye başlarsınız. Değişen dünya düzeninde o ”biri” tarafından aldığınız sevgiyi yitirme olasılığınız hep mevcuttur. Sizi her zaman sevecek kişi ölebilir, kendi duygusal/fiziksel sorunları olabilir, dünyanın öteki ucuna taşınabilir, doğal hayat akışı içinde sizi önemsemekten vazgeçebilir. Bu durumda kaygıya kapılıp, panikleyip yaşadıklarınızı korkunçlaştırıp, berbatlaştırmamak ve bununla başedebilmek için danışmanlık alabilirsiniz.